1443. Cad. 1071 Plaza C Blok No: 25/7 Çankaya/Ankara

1443. Cad. 1071 Plaza C Blok No: 25/7 Çankaya/Ankara

İletişime Geçin

0312 419 66 50

Çalışma Saatleri

Pzt-Cmt: 9:00 - 18:00

Diş Lezyonu Nedir?

Diş lezyonları, ağız içi yumuşak dokularda veya dişlerde ortaya çıkan anormal değişikliklerdir. Genellikle diş hekimleri tarafından rutin muayene sırasında tespit edilirler. Bu lezyonlar, ağız içinde herhangi bir yerde bulunabilir ve bazıları zararsızken, bazıları ciddi olabilecek prekanseröz veya malign özellikler taşıyabilir. Lezyonlar, farklı şekil ve renklerde olabilir, bu nedenle her biri dikkatle incelenmeli ve uygun şekilde sınıflandırılmalıdır.

Diş Lezyonunun Belirtileri Nelerdir?

Diş lezyonları çeşitli belirtiler gösterebilir ve bu belirtiler genellikle lezyonun türüne ve konumuna bağlıdır. Bu belirtiler şunları içerebilir:

İyileşmeyen Yaralar: Ağız içinde iki haftadan uzun süre geçmeyen yaralar, diş lezyonlarının en yaygın belirtilerindendir. Bu tür yaralar, özellikle kırmızı, beyaz veya karışık renklerde olabilir ve iyileşmeyen yaraların varlığı dikkatlice incelenmelidir.
Ağrı ve Hassasiyet: Lezyonlar, çiğneme, yutma veya konuşma sırasında ağrı ve hassasiyete neden olabilir. Bu ağrı sürekli olabilir veya sadece belirli zamanlarda, örneğin sıcak, soğuk veya asidik yiyecek ve içeceklere maruz kaldığında ortaya çıkabilir.
Kalınlaşma veya Yumru Hissi: Yanak içinde, dilde veya ağız içi diğer bölgelerde kalınlaşma ya da yumru hissi lezyonun bir belirtisi olabilir. Bu durum, dokuların anormal bir şekilde büyümesinden kaynaklanabilir.
Renk Değişiklikleri: Ağız içindeki lezyonlar beyaz, kırmızı veya karışık renkte olabilir. Özellikle beyaz lezyonlar (lökoplaki) veya kırmızı lezyonlar (eritroplaki) prekanseröz lezyonların belirtisi olabilir.

Bu belirtiler fark edildiğinde, özellikle iki haftadan uzun süre devam ederse, bir diş hekimi veya ağız cerrahına başvurulması gereklidir.

Diş Lezyonu Neden Oluşur?

Diş lezyonlarının oluşumunda çeşitli faktörler rol oynar ve bu faktörler lezyonun tipine göre değişiklik gösterebilir:

  • Travma ve Tahriş: Ağız içi dokuların sürekli olarak travmaya veya tahrişe maruz kalması, lezyonların oluşumuna yol açabilir. Yanlış hizalanmış dişler, sert diş fırçalama veya diş tellerinin sürekli sürtünmesi gibi durumlar buna örnektir. Ayrıca, yanak veya dilin sıkça ısırılması da travmatik lezyonlara neden olabilir.
  • Tütün ve Alkol Kullanımı: Sigara içmek ve alkol kullanımı, ağız içi dokuların hasar görmesine ve zamanla prekanseröz lezyonların gelişmesine neden olabilir. Bu maddeler, ağız mukozasında kronik tahrişe ve hücresel değişikliklere yol açarak lezyon oluşumunu tetikleyebilir.
  • Enfeksiyonlar: Viral enfeksiyonlar (örneğin Herpes simplex virüsü) ve mantar enfeksiyonları ağız içinde lezyonlara neden olabilir. Bu enfeksiyonlar genellikle ağrılıdır ve ağız içi dokularda ülserlere yol açabilir.
  • Bağışıklık Sistemi Zayıflığı: Bağışıklık sisteminin zayıflaması, ağız içi enfeksiyonlara ve lezyonlara yatkınlığı artırır. HIV/AIDS veya bağışıklık sistemini baskılayan diğer hastalıklar, ağızda anormal hücresel değişikliklere neden olabilir.
  • Beslenme Yetersizlikleri ve Sistemik Hastalıklar: Özellikle B vitamini, demir ve folik asit eksiklikleri ağız mukozasında lezyon gelişimine zemin hazırlayabilir. Aynı şekilde, gastrointestinal hastalıklar veya Crohn hastalığı gibi durumlar da ağız içi lezyonların gelişimine katkıda bulunabilir.

Diş Lezyonu Nasıl Tedavi Edilir?

Diş lezyonlarının tedavisi, lezyonun tipine, konumuna ve büyüklüğüne bağlı olarak değişir:

Koruyucu Tedbirler ve İzleme: Lezyonların büyümesini veya kötüleşmesini önlemek için yaşam tarzı değişiklikleri gereklidir. Tütün ve alkol kullanımından kaçınmak, dengeli bir diyet uygulamak ve ağız hijyenine dikkat etmek gibi koruyucu önlemler alınmalıdır. Özellikle sigara içen bireylerde, sigarayı bırakmak lezyon riskini azaltabilir.
İlaç Tedavisi: Antiseptik ağız gargaraları veya antiviral ilaçlar, viral enfeksiyonların neden olduğu lezyonların tedavisinde kullanılabilir. Ayrıca, lokal olarak uygulanan kortikosteroidler, lezyonların ağrısını ve iltihabını azaltabilir.
Cerrahi Müdahale: Biyopsi ile teşhis edilen prekanseröz veya malign lezyonlar, genellikle cerrahi olarak çıkarılır. Bu işlem, lezyonun niteliğine bağlı olarak lokal anestezi altında yapılabilir ve lezyonun büyüklüğüne göre farklı cerrahi teknikler kullanılabilir.
Düzenli Takip ve Kontroller: Lezyonlar tedavi edildikten sonra bile düzenli diş hekimi kontrolleri gereklidir. Çünkü bu lezyonlar tekrarlayabilir veya yeni lezyonlar oluşabilir. Ayrıca, lezyonun tam olarak çıkarıldığından ve nüks etmediğinden emin olmak için düzenli takip önemlidir.

Diş Lezyonu Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Tedavi edilmeyen diş lezyonları ciddi sonuçlara yol açabilir. Özellikle prekanseröz lezyonlar zamanla oral kansere dönüşebilir. Tedavi edilmediğinde:

Malign Dönüşüm: Prekanseröz lezyonlar, tedavi edilmezse zaman içinde oral kansere dönüşebilir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi, malign dönüşüm riskini azaltmada kritik bir rol oynar.
Ağrı ve Rahatsızlık: Lezyonlar, çiğneme, yutma ve konuşma sırasında sürekli rahatsızlık ve ağrıya neden olabilir. Bu durum, bireyin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.
Fonksiyonel Bozukluklar: Ağız içi lezyonlar, dil ve yanak hareketlerini etkileyebilir, bu da çiğneme ve konuşmada zorluklara yol açabilir.
Enfeksiyon Riski: Açık lezyonlar, bakteriyel enfeksiyonlar için bir giriş noktası oluşturabilir ve bu enfeksiyonlar ağız içi dokularda yayılabilir.

Diş Lezyonları Hakkında Bilinmesi Gerekenler

  • Erken Teşhis Hayati Önem Taşır: Ağız içi lezyonların erken teşhisi, olası malign dönüşüm riskini azaltır. Özellikle ağrısız ve belirti vermeyen lezyonlar, diş hekimi muayenesi sırasında tespit edilebilir.
  • Düzenli Diş Hekimi Kontrolleri Şarttır: Premalign lezyonlar genellikle belirti vermez, bu nedenle düzenli diş hekimi kontrolleri erken teşhis için çok önemlidir.
  • Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sigara ve alkol gibi risk faktörlerinden kaçınmak, sağlıklı ağız dokusunun korunmasına yardımcı olur.
  • Profesyonel Takip Gereklidir: Yüksek dereceli displazi olan hastalar, oral kanser riski nedeniyle uzmanlar tarafından yakından izlenmelidir.
  • Biyopsi ve Kesin Teşhis: Şüpheli lezyonların kesin teşhisi için biyopsi yapılması gerekebilir; bu, lezyonun prekanseröz veya malign olup olmadığını belirlemede önemlidir.

Sonuç olarak, diş lezyonları ağız sağlığı açısından ciddi riskler taşıyabilir. Bu nedenle düzenli diş hekimi muayenesi, erken teşhis ve uygun tedavi ile ağız içi lezyonların yönetimi, genel sağlık için kritik öneme sahiptir.

Diş Lezyonları Hakkında Bilimsel Yayınlar

J Oral Biol Craniofac Res dergisinde Eylül 2024 tarihinde yayımlanan “Novel 3-dimensional classification of cervical abrasion using CBCT: A comprehensive analysis” konulu çalışmanın amacı, diş servikal abrazyon lezyonlarının üç boyutlu tanımlayıcı bir sınıflandırmasını yapmak için Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi (CBCT) kullanımını araştırmaktır. Yöntem olarak, servikal abrazyon teşhisi konulmuş 50 hastadan her dört kadrandan seçilen 10 diş üzerinde CBCT taramaları gerçekleştirilmiştir. Lezyonların boyutları, CBCT görüntüleri kullanılarak eksenel ve sagital düzlemlerde değerlendirilmiştir. Sonuçlar, lezyonların boyutlarının ve yayılımının yeni bir skorlamayla sınıflandırılabileceğini göstermiştir. Değerlendirme, bu sınıflandırmanın endodontide teşhisi ve tedaviyi geliştirdiğini, klinisyenler arasında daha iyi iletişim sağladığını ortaya koymaktadır.

Int J Paediatr Dent dergisinde Eylül 2024 tarihinde yayımlanan “Children and adolescents assisted in a referral oral medicine diagnostic service: 20 years of experience in Brazil” adlı çalışmanın amacı, Brezilya’da bir oral tıp tanı hizmetinde 20 yıl boyunca çocuk hastalarda görülen ağız ve çene-yüz lezyonlarının görülme sıklığını araştırmaktır. Yöntem olarak, 1999-2019 yılları arasında gerçekleştirilen retrospektif kesitsel bir çalışma yapılmıştır. 0-19 yaş arası hastaların klinik kayıtlarından cinsiyet, yaş, anatomik bölge ve tanı bilgileri toplanmıştır. Lezyonlar klinik muayene ile teşhis edildi; biyopsi ve histopatolojik inceleme gerektiğinde uygulanmıştır. Sonuçlar, toplam 10.530 kaydın 702’sinin (%6.67) bu yaş grubuna ait olduğunu göstermiştir. En sık görülen lezyonlar reaktif/inflamatuar lezyonlar olup, en yaygın lezyon mucocele/ranula idi. Çalışma, ağız ve çene-yüz lezyonlarının çoğunlukla iyi huylu olduğunu ortaya koymuştur.

Ankara En İyi Diş Kliniği Tavsiye

Diş hekimi seçerken dikkat edilmesi gerekenler, sağlıklı bir ağız ve diş sağlığı için oldukça önemlidir. Güvenilir kaynaklardan öneriler almak, hasta yorumlarını okumak, diş hekiminizin eğitim ve deneyimlerini sorgulamak, hijyen standartlarına dikkat etmek ve açık iletişim kurmak, doğru diş hekimini bulmanızda size yardımcı olacaktır. Unutmayın, diş hekiminizle kuracağınız sağlam bir ilişki, ağız ve diş sağlığınız için uzun vadede büyük faydalar sağlayacaktır.

Açık iletişim, yüksek mesleki deneyimimiz, temizlik ve hijyene uygun fiziki olanaklarımız ile Perspektif Diş Polikliniği olarak hastalarımız için son teknolojiyi kullanmanın yanı sıra en son yayınlanan bilimsel araştırmaların ışığında, diş hekimleri olarak bizler kendimizi güncel tutuyor ve hasta memnuniyeti için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz.

Ankara Çankaya Çukurambar bölgesinde hizmet veren Perspektif Diş Polikliniğine tüm soru ve görüşlerinizi iletebilir ve ayrıca Diş Taşı Temizliği, Bruksizm Tedavisi, 20 Yaş Diş Çekimi, Apikal Rezeksiyon, Gömülü Diş Çekimi, İmplant Tedavisi, Çocuk Diş Hekimliği, Diş Beyazlatma, Diş Eti Çekilmesi, Diş Eti Estetiği, Küretaj, Gülüş Tasarımı, İnley ve Onley Diş Restorasyonları, Porselen Lamina ve Zirkonyum Diş Kaplama konularında İletişim sayfamız üzerinden randevu alabilirsiniz.

Bu makale Perspektif Diş Polikliniği tarafından hazırlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir