Ağız içi yarası (aftlar veya aftöz ülserler), ağzın yumuşak dokularında oluşan, kırmızı ile sınırlanmış beyaz veya sarı merkezler şeklinde görülen küçük, sığ lezyonlardır. Uçukların aksine, herpes virüsünden kaynaklanmazlar ve bulaşıcı değildirler. Tipik olarak dudakların iç yüzeylerinde, yanaklarda, diş etlerinin tabanında ve dilin altında ortaya çıkarlar ve özellikle yemek yeme ve konuşma sırasında rahatsızlığa neden olurlar. Öncelikle ergenlik ve yirmili yaşlardaki bireyleri etkilese de, herkes bu hastalığa yakalanabilir. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar değildir ve öpüşme ya da diğer kişisel temaslar yoluyla da yayılmazlar.
Aftların teşhisi genellikle ayrıntılı testler gerektirmez; bir sağlık hizmeti sağlayıcısı tarafından gözle muayene genellikle yeterlidir. Bununla birlikte, aftlar alışılmadık derecede büyük veya inatçı ise, diğer durumları ekarte etmek için testler yapılabilir. Yaralar genellikle birkaç hafta içinde tedavisiz iyileşir, ancak ağrılı veya inatçı vakalar için seçenekler arasında ağız gargaraları, topikal ürünler ve ağızdan alınan ilaçlar yer alır. Tedaviler ağrıyı azaltmayı, iltihabı en aza indirmeyi ve iyileşmeyi hızlandırmayı amaçlar. Kortikosteroid fluosinonid veya oral ülser tedavisi sukralfat gibi bazı ilaçlar özellikle rahatsızlığı hafifletmek ve iyileşmeyi hızlandırmak için kullanılır. Ciddi vakalar için koterizasyon gibi tedaviler önerilebilir. Diyet eksikliklerinin yaralara katkıda bulunduğundan şüpheleniliyorsa, besin takviyeleri de reçete edilebilir.
Ağız İçi Yaralar Neden Çıkar?
Aftların tam olarak nereden kaynaklandığı tıp uzmanları tarafından bilinmemektedir, ancak birkaç potansiyel tetikleyici tespit edilmiştir. Ağızdaki bu ağrılı ülserler, diş aletleri veya kazara ısırıklar gibi ağız içindeki fiziksel yaralanmalardan asitli meyveler veya baharatlı yiyecekler gibi diyet etkilerine kadar çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. Ayrıca stres ve bazı ilaçlar, özellikle de steroid olmayan anti-enflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) bu yaraların patlak vermesiyle ilişkilendirilmiştir. Daha karmaşık aftlar, HIV/AIDS gibi bağışıklık sistemi bozuklukları veya lupus ve Behçet hastalığı gibi otoimmün hastalıklar da dahil olmak üzere sistemik sağlık sorunları nedeniyle ortaya çıkabilir. B12 vitamini, çinko, demir ve folik asit gibi temel vitamin ve minerallerdeki beslenme eksiklikleri de bu lezyonların gelişiminde önemli bir rol oynar.
Genetik yatkınlığa işaret edecek şekilde, ailesinde bu hastalık öyküsü olan bireylerde ağız içi yaraları daha sık görülmektedir. Ayrıca, özellikle narenciye ve domates gibi asitli meyvelere karşı gıda duyarlılığı gibi çevresel faktörler ve hormonal değişiklikler bu yaraların oluşumunu şiddetlendirebilir. Yaklaşık her beş kişiden birinin tekrarlayan ataklar yaşadığı bu yaraların yaygınlığına rağmen, kesin nedeni genellikle tanımlanamamıştır. Hormonal dalgalanmalar ve bağışıklık sistemi komplikasyonları dikkat çeken etkenler olsa da, bu faktörlerin karşılıklı etkileşimi aft gelişiminin karmaşıklığına katkıda bulunmakta ve etkilenenler için önleme ve tedaviyi zorlaştırmaktadır.
Ağız Yarası Hangi Vitamin Eksikliğinden Kaynaklanır?
Ağız sağlığı ile genel sağlık arasındaki ilişki önemlidir ve aft gibi sorunlar, B12 ve folik asit gibi vitamin eksiklikleri gibi daha derin sağlık sorunlarına işaret edebilir. Yakın zamanda yapılan çalışmalar, diyetle B12 vitamini alımının artırılmasının sadece aft oluşumunu azaltmakla kalmayıp aynı zamanda aftlarla ilişkili ağrıyı da hafifletebileceğini göstermiştir. Bununla birlikte, sınırlı araştırma ve aftların belirsiz etiyolojisi nedeniyle B12 vitamininin bu ülserler için birincil tedavi olarak benimsenmesi sağlık uzmanları arasında yaygın değildir.
Aft veya aftöz ülserler, nüfusun yaklaşık %20’sini etkilemektedir ve özellikle gençler ve genç yetişkinler arasında yaygındır. Ağız içindeki bu ağrılı lezyonlar stres, yaralanmalar ve alerjilerin yanı sıra B12 ve folik asit gibi bazı vitamin eksiklikleri gibi çeşitli faktörler tarafından tetiklenebilir. Aftlar bulaşıcı olmamakla birlikte, Lupus veya Crohn hastalığı gibi bağışıklık sistemini ilgilendiren sistemik sağlık sorunlarıyla bağlantılı olabilir.
Ağız İçi Yaralar (Aftlar)
– Yaraların Tanımı ve Belirtileri: Aftlar, ağzın yumuşak dokularında, beyaz veya sarı merkezli kırmızı sınırlarla belirgin lezyonlardır.
– Teşhis ve Tedavi Yöntemleri: Aftların teşhisi genellikle gözle muayene ile yapılır ve tedavisiz birkaç hafta içinde iyileşirler; ağrılı vakalar için ağız gargaraları, topikal ürünler veya ağızdan alınan ilaçlar kullanılabilir.
– Potansiyel Tetikleyiciler: Fiziksel yaralanmalar, asitli meyveler, baharatlı yiyecekler, stres ve bazı ilaçlar aftları tetikleyebilir.
– Bağışıklık Sistemi ve Beslenme: HIV/AIDS ve otoimmün hastalıklar gibi bağışıklık sistemi bozuklukları, B12, çinko, demir ve folik asit eksiklikleri aftların oluşumunda rol oynar.
– Genetik ve Çevresel Faktörler: Aile öyküsü, asitli meyvelere karşı gıda duyarlılığı ve hormonal değişiklikler aftların gelişimini etkileyebilir.
Ağız İçi Yaraları Hakkında Son Bilimsel Yayınlar
Journal of Molecular Medicine‘de Nisan 2024’te “Systemic and local effect of oxidative stress on recurrent aphthous stomatitis: systematic review” başlığıyla yayımlanan makaleye göre: Tekrarlayan aftöz stomatit (RAS), genetik, çevresel ve bağışıklık faktörlerinden etkilenen, ağrılı ülserlere neden olan kronik bir ağız hastalığıdır. Serbest radikaller ve antioksidanlar arasındaki dengesizlikten kaynaklanan oksidatif stres, RAS’ın gelişiminde rol oynar. Sigara, besin eksiklikleri ve stres gibi faktörler RAS’ı tetikleyebilir. 2000-2023 yılları arasında yapılan çalışmalar gözden geçirilerek RAS hastalarının kan ve tükürüklerindeki oksidatif ve antioksidan seviyeleri analiz edilmiştir. Seçilen 24 çalışmadan elde edilen bulgular, RAS hastalarının sağlıklı kontrollere kıyasla daha yüksek oksidatif stres ve DNA hasarına sahip olduğunu ve hem tükürük hem de kandaki oksidatif ve antioksidan belirteçlerde belirgin farklılıklar olduğunu göstermektedir.
The Laryngoscope‘de Nisan 2024’te “Management of Periodic Fever, Aphthous Stomatitis, Pharyngitis, Adenitis with Intracapsular Tonsillectomy” başlığıyla yayımlanan çalışma, 2019 ve 2022 yılları arasında intrakapsüler tonsillektomi ve adenoidektomi (ITA) yapılan ve PFAPA sendromu (periyodik ateş, aftöz stomatit, farenjit ve adenit) teşhisi konulan iki çocuğa odaklanmıştır. Total tonsillektomi komplikasyonları açısından risk altında olan çocuklarda güçlü PFAPA semptomları görülmüştür. ITA bir mikrodebrider kullanılarak gerçekleştirilmiş ve ameliyat sonrası sonuçlar izlenmiştir. Sonuçlar, her iki hastanın da ameliyat sonrası herhangi bir komplikasyon olmaksızın başarılı bir semptomatik rahatlama yaşadığını ve ameliyattan sonraki bir yıldan fazla süre boyunca PFAPA semptomlarının tekrarlamadığını göstermiştir. Çalışma, ITA’nın PFAPA için uygulanabilir bir cerrahi seçenek olduğunu öne sürmekte ve daha büyük hasta grupları ve daha uzun takip süreleri ile daha fazla araştırma yapılmasını önermektedir.
Journal of Clinical Medicine‘de Mart 2024’te “A Novel Therapeutic Approach of 980 nm Photobiomodulation Delivered with Flattop Beam Profile in Management of Recurrent Aphthous Stomatitis in Paediatrics and Adolescents-A Case Series with 3-Month Follow-Up” başlığıyla yayımlanan klinik çalışmada, daha önce bu bağlamda çalışılmamış bir demografik grup olan pediatrik ve ergen hastalarda tekrarlayan aftöz stomatit (RAS) tedavisinde 980 nm lazer fotobiyomodülasyon (PBM) kullanımı araştırılmıştır. Çalışmada, PBM’nin ağrıyı azaltma, yara iyileşmesini hızlandırma ve lezyon boyutunu azaltma konusundaki etkinliği, tedaviden hemen sonra ve üç ay sonra olmak üzere çoklu takipler üzerinden değerlendirilmiştir. Sonuçlar, ilk seanstan hemen sonra ağrının önemli ölçüde azaldığını, daha sonraki takiplerde tam iyileşme ve nüks veya yara izi gözlenmediğini göstermiştir. Çalışma boyunca yüksek hasta memnuniyeti bildirilmiştir ve 980 nm lazer PBM’nin RAS için mevcut farmakoterapilere umut verici bir alternatif olduğunu ve çok merkezli randomize kontrollü çalışmalarla daha fazla araştırmayı hak ettiğini düşündürmektedir.
Perspektif Diş Kliniği olarak hastalarımız için son teknolojiyi kullanmanın yanı sıra en son yayınlanan bilimsel araştırmaların ışığında, diş hekimleri olarak bizler kendimizi güncel tutuyor ve hasta memnuniyeti için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz.
Ankara Çankaya Çukurambar bölgesinde hizmet veren Perspektif Diş Kliniği‘ne tüm soru ve görüşlerinizi iletebilir ve ayrıca Diş Taşı Temizliği, Bruksizm Tedavisi, 20 Yaş Diş Çekimi, Apikal Rezeksiyon, Gömülü Diş Çekimi, İmplant Tedavisi, Çocuk Diş Hekimliği, Diş Beyazlatma, Diş Eti Çekilmesi, Diş Eti Estetiği, Küretaj, Gülüş Tasarımı, İnley ve Onley Diş Restorasyonları, Porselen Lamina ve Zirkonyum Diş Kaplama konularında İletişim sayfamız üzerinden randevu alabilirsiniz.
Bu makale Perspektif Diş Kliniği tarafından hazırlanmıştır.